Dijital dönüşümle birlikte geleceğin hastasının pasif bir konumdan aktif konuma geçtiğini belirten T.C. Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, bu değişim sürecinin sağlığı yönetmek için de insanlara fırsatlar sunduğunu söyledi. Çağın yeni petrolünün “veri” olduğunu ve Türkiye’nin sağlık verisi açısında çok ciddi avantajlara sahip olduğunu ifade eden Birinci, veriye dayalı sağlık hizmeti, bilgi ve bilişimle yönetme kültürü çok önemli olduğundan bahsetti.
T.C. Sağlık Bakanlığı ve HIMSS işbirliği ile düzenlenen 2023 HIMSS Eurasia Sağlık Bilişimi Konferansı ve Fuarı, 22 Kasım Çarşamba günü İstanbul’da başladı. Dijital hastane, e-sağlık, sağlıkta akıllı sistemler ve teknolojiler, yapay zekâ ve ileri uygulamaların sergilendiği ve sağlık bilişim firmaları ile kamu, özel sektör, sağlık yöneticileri ve sağlık IT profesyonellerini bir araya getiren HIMSS Eurasia 2023, uluslararası kapsamda sağlık bilişimi ve teknoloji alanında iş birliklerine zemin oluşturacak. 2023 HIMSS Eurasia Sağlık Bilişimi Konferansı ve Fuarı 24 Kasım Cuma gününe kadar devam edecek.
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, HIMSS Eurasia 2023 Konferansı’nda Sağlık Geleceğini Değerlendirdi
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, dünya sağlığının bugünkü durumu ve gelecekte karşılaşılacak zorluklara dair kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Birinci, konuşmasına küresel demografik değişimle başlayarak, özellikle kentleşmenin getirdiği sorunları vurguladı. “Bugün kentsel nüfus yüzde 55 iken 2050 yılında yüzde 70’e çıkacak. Ancak ne yazık ki bugün bile Türkiye’de kentsel nüfus yüzde 77.” dedi. Şehirlerde yaşlı nüfusun artışının sağlık altyapısına olan talebi artırdığını, ayrıca hareketsizliğe yol açarak hem kronik hastalıkların artmasına hem de psikolojik sorunların daha yoğun gündeme gelmesine sebebiyet verdiğini belirtti. “Özellikle şehirlerdeki çevresel faktörler, hava ve gürültü kirliliğinin sağlık üzerinde olumsuz etkilerini anlamak ve buna uygun politikalar geliştirmek için çok fazla çaba sarf etmeliyiz.” şeklinde konuşan Birinci; bu durumun, özellikle gelişmemiş ülkelerde sağlık hizmetlerine olan talebi artırarak yeni sorunlar ortaya çıkaracağını ifade etti.
Birinci, yaşlanan nüfusun getirdiği zorluklara da değindi. “Bugün için yüzde 9 olan 65 yaş üstü nüfus, 2050 yılında Türkiye için bile yüzde 20’lere çıkacak.” diyen Bakan Yardımcısı, bu durumun bireyin bakım ihtiyacını artırarak, sağlık sistemlerini zorlayacağını belirtti. Özellikle 2050 yılında 60 yaş üstü her 3 kişiden 2’sinin düşük ve orta gelirli ülkelerde olacağını, bu durumun sağlığa erişimi kısıtlayacağını ifade etti.
Birinci’nin dikkat çektiği bir diğer önemli konu, kronik hastalıkların artan maliyeti oldu. “Bir kişinin her bir kronik hastalığa ilave bir kronik hastalığı olduğunda ortalama birey başına sağlık harcaması iki katına çıkıyor.” diyen Birinci, her bir ek kronik hastalığın ise yüzde 80-300 arasında maliyet artışına neden olduğunu belirtti. Ayrıca, sağlığa ayrılan kaynağın artırılmasının gerekliliğine vurgu yaptı.
Konuşmasında sağlığa bütüncül yaklaşımın önemine de değinen Birinci, “Sağlığı, sadece insan sağlığı olarak değil, var olan her canlının sağlığını bütüncül şekilde koruyan “One Health” (Tek Sağlık) bakış açısıyla düşünmek zorundayız.” dedi. Bu noktada, bulaşıcı hastalıkların yüzde 75’inin hayvandan insana geçtiğini ve sağlığın sadece insan sağlığı değil, tüm ekosistemi kapsayan bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini söyledi.
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci sözlerine şöyle devam etti:
“Sağlık maliyetlerinin vatandaşa yansıyan kısmını daha iyi hesaplamak, temel sağlık hizmetlerine ulaşamayan insanları düşünerek politika geliştirmek önemlidir. Bugün bile dünya genelinde 200 milyon kişi, toplam hane halkı gelirinin yüzde 25’ini sağlığa harcamak zorunda kalıyor. OECD ülkeleri arasında cepten yapılan harcamaların hanehalkı gelirine oranı 3.3 iken, Türkiye bu ülkeler arasında 1.4 ile en düşük rakama sahip. Bugün için belki iyi görünebilir, ancak artan risklerle birlikte yeni bütçeler veya davranış modelleri geliştirmek zorunda kalabiliriz. Türkiye’nin hem beşerî kaynakları hem de sağlık harcamalarını artırma ihtiyacı bulunuyor. Avrupa hekim sayısını 10 yılda, yüzde 15 arttırırken biz yüzde 38 arttırdık. OECD ülkeleri arasında hekimlerin yüzde 33’ü 55 yaş üstündeyken, biz de bu oranın yüzde 15 olduğunu söyledi.”
Birinci, yaşam süresinin dünya genelinde giderek uzadığını ancak insan ömrünün niteliğini artırmanın da önemli olduğunu vurguladı:
“Bugün bizim beklenen yaşam süremiz 77. Dünyada beklenen yaşam süresi ise 2000 yılında 67 iken, 2009 yılında 73’e çıkmış. Fazladan yaşanan bu yılların maalesef sadece 5’i sağlıklı. Baktığınızda yaşam süresi uzuyor ama çok azı sağlıklı bir yaşam süresine sahip. Bu yaşam süresinin kalitesini de geliştirmemiz lazım. O zaman bireyin kendi sağlığına dikkat etmesine, bu farkındalıkta teknolojiyi etkin bir araç olarak kullanılmasına ve herkesin her anının merkezine sağlığı konulması gerekiyor.”
Geleceğin hastasının dijital dönüşümle birlikte pasif bir konumdan aktif konuma geçtiğini ve hastaların güçlerenerek, “hasta 2.0” trendlerine dikkat çeken Birinci, bu değişim sürecinde sağlığı yönetmek için insanlara, tüm bu sorunlarla başa çıkmak için fırsatlar sunduğunu söyledi. Teknoloji kullanımında son 10 yılda internetten sağlık verisi bakma oranı 3 kat artarak 18’den 54’e çıktığını ve aslında dijital araçların bireyin sağlık okuryazarlığını ne kadar artıracağını, hekimi ve hasta arasındaki bilgi asimetrisinin azalmasının ne kadar kıymetli hale getireceğini göstermek için bir fırsat olduğunu kaydetti.
Çağın yeni petrolünün veri olduğunu ve Türkiye’nin sağlık verisi açısında çok ciddi avantajlara sahip olduğunu ifade eden Birinci, veriye dayalı sağlık hizmeti, bilgi ve bilişimle yönetme kültürünün çok önemli olduğundan bahsederek sözlerine şöyle devam etti: “Bir çoğumuzun bildiği üzere Türkiye HIMSS EMRAM 6 ve üstü validasyonlarda en az bir kere validasyon almış hastane sayımız 300’e yaklaştı. Bu aslında bizim için müthiş bir kültürel değişim, bizim merkezde beklediklerimizin sahada daha da etkin olması olağanüstü motivasyon aracı. Çünkü herkes kendi durumunun keşfedilmesini ve farkında olunmasını istiyor ve buna göre de kurum içindeki kültürü değiştiriyor. Sağlık kurumları dijitalleşerek daha etkin daha verimli başarılı bir kurum haline geliyor. Bu motivasyon oradaki takımın büyümesine ve herkesin senkronize çalışmasına fırsat veriyor. Biz bundan yıllardır çok iyi şekilde faydalandık. Bu kültürel dönüşüm endüstriyel açıdan yeni fırsatlar da sunuyor.”